Sokak - Bugay Akyüz

Pişmanlıklarla yıllanmış kaldırımlar boyunca yürüyorum. Geri dönme sözüyle bir dostun alışıldık sıcaklığını arkamda bırakmış, ilerliyorum sarı gece lambalarının aydınlattığı yol kenarında. Bacaklarım edilgen ve kayıtsız devinimlerle yol alıyor, bense sarı ışıkları düşlüyorum. Dostumun sıcaklığının yavaşça bittiği yerden sarı ışıkların sıcaklığı başlıyor. Keyifle insanların yüzünü seyrediyor, hiç birinin yüzünde neşe ve sevgiden başkasını görmüyorum. Sarı ışıklar kendini başka yüzlerin sıcaklığına bırakıyor, geride bıraktığım her insanda neşe ve sarılık birbirinin yerini alıyor. Bilincimden içeri süzülen bu sıcaklık, bana hayatı ve dünyayı soğukluklardan arınmış imgelerle gösteriyor. Öylesine duyumsuyorum ki bu sıcaklığı, sanki sonsuz bir ısı yayılıyor dışarıda ve ben onları toplamak, dağılmalarını önlemek için çıkmışım sokağa.

Sıcak bir şey içmek için yolun karşısına geçiyorum. Saat geç olmaya başlamış ve etraftaki insanlar evlerine dönüyor. Sıcaklık sanki yavaşça dağılıyor, varlığından kıvanç duyduğum bu ısının bir an için elimde tuttuğum karton bardakta toplandığını hissetmeye başlıyorum. İçtikçe ısı bana geri dönüyor ve vücudum bu sıcaklığa alışıyor, sonra içtiğim her yudumda kendini tekrar fark ettiriyor. Bardak boşaldıkça içimi sebebini anlayamadığım bir huzursuzluk kaplamaya başlıyor. Karşı sokaktaki müzik aniden kesildiğinde, dışarı çıkarken kazağımı giymemiş olduğumu fark ediyorum. Bunu düşündüğüm anda sıcaklığa dair içimde ne varsa hepsi yok olup gidiyor. Beyaza dönüşüyor gecenin karanlığında sarı ışıklar. Bu anidenlik beni bir pişmanlıkla baş başa bırakıyor ve usulca geldiğim yoldan geri yürümeye başlıyorum.